Alain Delon'un bu kadar büyük hayranı olduğunuzu kesinlikle bilmiyordum.
Açıkçası, benim için ekranındaki varlığı her zaman neredeyse manyetik bir şekilde hissettirdi; taşıdığı tarif edilemez bir gerilim var, tehlike ve savunmasızlığın bir karışımı, jenerik bitmeden çok sonra bile devam eden.
Le Samourai'yi ilk gördüğüm zamanı hatırlıyorum.. bu benim için sadece bir film değildi.. sessiz takıntının bir incelemesi gibiydi, sessizliğin diyalog kadar güçlü olabileceği biçimiyle. Delon sadece oynamıyor.. bir dünyayı yaşıyor, ve bir şekilde, sen de hissediyorsun, sanki onun karakterleriyle aynı havayı soluyormuşsun gibi.
Yıllar boyunca, filmleri eğlenceden daha fazlası haline geldi; onlar birer yoldaş, hatta birer ayna oldular. O tuhaf zarafet, melankoli ve ham, neredeyse varoluşsal yoğunluk karışımını ihtiyaç duyduğumda onlara geri döndüğümü buluyorum.
Gözlerinin soğuk, hesapçı ama yürek parçalayıcı bir insan gibi olmasının bir nedeni var; bu, bulunduğu hikayelerin çerçevelerinde hayalet gibi dolaşıyor. Tek bir bakışın, binlerce kelimenin asla iletemeyeceği kadar fazla şey ifade edebilmesi tuhaf.
Herhangi bir favori var mı?
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Alain Delon'un bu kadar büyük hayranı olduğunuzu kesinlikle bilmiyordum.
Açıkçası, benim için ekranındaki varlığı her zaman neredeyse manyetik bir şekilde hissettirdi; taşıdığı tarif edilemez bir gerilim var, tehlike ve savunmasızlığın bir karışımı, jenerik bitmeden çok sonra bile devam eden.
Le Samourai'yi ilk gördüğüm zamanı hatırlıyorum.. bu benim için sadece bir film değildi.. sessiz takıntının bir incelemesi gibiydi, sessizliğin diyalog kadar güçlü olabileceği biçimiyle. Delon sadece oynamıyor.. bir dünyayı yaşıyor, ve bir şekilde, sen de hissediyorsun, sanki onun karakterleriyle aynı havayı soluyormuşsun gibi.
Yıllar boyunca, filmleri eğlenceden daha fazlası haline geldi; onlar birer yoldaş, hatta birer ayna oldular. O tuhaf zarafet, melankoli ve ham, neredeyse varoluşsal yoğunluk karışımını ihtiyaç duyduğumda onlara geri döndüğümü buluyorum.
Gözlerinin soğuk, hesapçı ama yürek parçalayıcı bir insan gibi olmasının bir nedeni var; bu, bulunduğu hikayelerin çerçevelerinde hayalet gibi dolaşıyor. Tek bir bakışın, binlerce kelimenin asla iletemeyeceği kadar fazla şey ifade edebilmesi tuhaf.
Herhangi bir favori var mı?